Hakkımızda

KLASİK SANATLAR:    

Anadoluda yaşayan biz insanlar, bu topraklara gelene kadar, birçok medeniyetlerle birlikte yaşadık.

Bu medeniyetlerin, din, kültür ve sanat  yaşamlarından,  en güzel bir şekilde faydalanarak,  edindiğimiz birikimleri,  kendi zeka, kabiliyet, ve, yeteneklerimizle, zaten icat ettiğimiz, sahip olduğumuz, birçok sanatlarımızla beraber yorumlayıp geliştirdik. Anadoluda da var olan sanatlar ile birleştirerek  zengin  Anadolu kültürü ve sanatlarını dünya ya sunduk.

Dolayısıyla; dünya sanat çevreleri tarafından, Anadoluya bakıldığı zaman, Anadolu coğrafyası; klasik sanatların yegane sahibi,  bu sanatların başkenti de, İstanbul olarak bilinmektedir..
Bu sanat dalları  ise hat, tezhib, ebru, minyatür, cilt, çini, katı', naht, kalemişi, edirnekari, kakma, kündekari gibi  santlardan oluşmaktadır.

Türklerin miladi 751  li yıllarda karahanlılar döneminde islamiyeti kabul edişi ile, Türklerde bulunan engin kültür ve sanat  zenginliği.  Peygamberimiz (sav)' in getirdiği islam kültürü ile buluşarak, farklı ve çok özel bir mecraya girmiştir. Peygamber Efandimiz (sav.) in yazı sanatını teşvik etmesi ile, Hattatların efendisi olarak bilinen, Hazreti Ali Efendimiz, yazı sanatını geliştirmiş, kufi hattını icat ederek de  ilk hattat olarak literatüre girmiştir.

İslamın estetik anlayışı; çirkini güzel güzeli daha güzel yapmaktır.  Bu anlayışla, islam ahlakıyla tezyin edilen bir kültürün sahibi olarak biz Anadolu İnsanının  sanat zevki, bilgisi ve kontrolüyle,  hüsn i hat sanatımız; gelişmesine devam etmiştir. 

1298 li yıllarda Amasya da yaşadığı bilinen ve Türk olan yakut el mustasimi, hat sanatında kullandığımız kalemin ucunu sola eğimli keserek, hüsn-i hat sanatımıza estetik boyutu kazandırmıştır. Bu vesile ile de kendisine ilk  defa hattat tabiri kullanılmıştır.

Bu tarih itibarıyla, yazıların etrafına yavaş yavaş süsleme unsurları getirilerek tezhip, ve katı sanatı geliştirilmiştir.  1426 yıllarında,  2. Beyazıt’a da hocalık yapmış, Amasya'lı  Şeyh Hamdullah isminde olan hattatımız,  Sultan Beyazıt ın padişah oluşu ile İstanbul' a yerleşmiş ve Sultan' ın teşvikiyle,  belirli zamanlarda İstanbulda inzivaya çekilerek,  hat sanatına noktalama usulü ve belirli kurallar getirerek, bu harflerin hendesi boyutunu ortaya koymuş, bu harflere  bu günkü estetik ve sanat boyutunu getirmiştir.

Hat sanatı, bu tarih itibarıyla, zaten bir hattat olan, Sultan İkinci Beyazıt ın öncülüğünde, Saray  tarafından özenle desteklenmiştir. yine, sarayın desteğiyle kurulan, sayıları zaman zaman, yaklaşık dokuz yüz elliye kadar ulaşan sanatkarlardan oluşan, aynı zamanda, bir sivil toplum hareketi olan, nitelikli sanat eseri üreten, ehli hiref adı verilen bu   teşkilat sayesinde geliştirilmiştir. 16. Yüzyılda, Bu teşkilatın desteği ile, başta tezhip sanatı olmak üzere, klasik sanatlar zirvesini yakalamıştır.

Hüsn-i  hat sanatının dışında, yazıların süslemesinde kullanılan tezhib ve katı sanatı, yine, aynı zamanda, islamın resim sanatı olarak bilinen  minyatür sanatı, cilt sanatı, yine,  o günlerde ciltlerin yan kağıdı olarak kullanılan ebru sanatı geliştirilerek kitap sanatları meydana gelmiştir.
Aynı zamanda, günlük yaşamda kullanılan çini  sanatı geliştirilmiş,  ayrıca sanatlarımız, yaşam mekanlarında kullanılarak da, kalemişi,  kündekari,  kakma,  naht, edirnekari  gibi  sanatlar  olarak, klasik sanatlar envanterini oluşturmuştur.

16 yüzyıl itibarı ile, yavaş yavaş  kitap sanatlarının dışına  çıkarak, levhalarda sunulmaya başlayan  hat, tezhib, ebru, minyatür, katı, kakma,  naht, gibi klasik sanatlarımız, günümüzda artık levha sanatları olarak muhtelif mekanların duvarlarını süslemektedir.

Çini, kalemişi,  edirnekari,  kündakari, Kakma gibi sanatlarımız ise iç ve dış mekan tezyininde kullanılmaktadır.

Hattat Mustafa Rakım’ın, hüsn i hat  sanatına getirdiği yeni uslüpların yanında, 19. Yüzyılda yaşamış olan sami efendi ve Mehmet Şevki efendi gibi hattatlarımız da, hüsn i hat sanatımıza  estetik boyut ve kurallar getirmiştir.

Dünya üzerinde bulunan hiç bir harf,  ne latin, ne de, çin harfleri, hüsn i hat sanatımız kadar çeşitli terkiplerde yazılmaz, bu harflerin, Hüsn-i Hat sanatı kadar sanat  ve estetik  boyutları asla yoktur. Hüsn-i Hat sanatında kullanılan harfler birçok yazı biçiminde, birçok farklı uslüplarla sanat boyutuyla yazılmaktadır.  Batılı ressamların, İşte resim bu, bizim resim sanatında gelmek istediğimiz noktaya, hat sanatı yıllar önce ulaşmış diyerek hat sanatımızın gerçek yerini tarif etmişlerdir.

Medeniyetler, din ve ilimden sonra, sanat alanında  kalıcı eserler ortaya koyabilmişse, gerçek anlamda kabul görmüştür. Eski medeniyetlerde sanat,  medeniyetlerin var oluş nedeni, güç, ve zenginlik gösterisi olduğundan, son derece önemsenmiştir. Aynı zamanda, bir ülkenin sanat seviyesi,  o ülkenin kültür ve medeniyet seviyesini gösterir. Batıda resim ve heykel olarak boy gösteren sanat, anadolu da sağlam, köklü ve gelenekli  temelleriyle klasik sanatlar adı ile yaşam sürdürmektedir.

Bu anlamda, uluslararası arenada kabul gören, ve estetik değere haiz olan klasik sanatlarımızın sahibi olduğumuzun farkındalığı ile yaşamak, ve bu sanat hazinemize sahip çıkmamız, bu medeniyetimizin en önemli  yaşam kriteri olmalıdır.
Avrupalı ressam picasso,  Bir hat levhasının karşısında şaşkınlığını gizlemeyip "işte resim bu".  "bizim resim sanatında gelmek istediğimiz  noktaya hat sanatı yüzyıllar önce gelmiş" diyerek bizim sanatlarımızın gerçek  seviyesini ve kalitesini kabul etmiştir.

peygamberimiz (sav) in  dünya ya teşrif  etmesi  ile, şerefli bir medeniyet kültürü ile yoğrulan dünyamız, islam medeniyetinin getirmiş olduğu estetik anlayışıyla,  sanatta da çirkini güzel güzeli daha güzel yapma dusturunu getirerek, sanatın estetik anlayışını geliştirmiştir.  Bu kültürle, estetik bir sanat anlayışı farklılaşan sanatlarımız, ahlaki boyutunu  kimlik ve kişiliğini tekamül ettirmiştir.

Günümüzde de klasik sanatlarımız onaltıncı yüzyılda olduğu gibi çok güzel bir seviyededir. Özellikle, son on yılda, üniversitelerimizin ve özel  sanat eğitim kurumlarının ciddi bir eğitim seviyesini yakalaması, İstanbul klasik sanatlar merkezinin de, akademik seviyede bir eğitim politikası takip etmesi, sanat ve sanatkarımız için özenle projeler üretip uygulaması   sonucunda, nitelikli sanat eseri üreten sanatkarların sayısı artmış, ve buna parallel olarak da, bilinçli  koleksiyonerlerin sayılarında önemli bir gelişme kaydedilmiştir.

 Atalarımızın, bu sanatları, sanat haline getirdiğinin  farkındalığı içinde yaşamamız gerektiği, ve bu sanatlara sahip çıkarak, gelecek nesillere aktarmamız gerektiği, her Anadolu insanının boynuna borçtur.