Tezhibin Çiçeklerini Tabiatta Buldu

Hattat Ahmet Zeki Yavaş tezhip sanatında çizilen çiçeklerin asıllarını merak edince fotoğraf makinasıyla yola çıktı. Merakı tutkuya dönüşen Yavaş, Türkiye’nin tüm çiçeklerini fotoğraflamaya başladı. 14 yılda 12 bin çeşitten 8800 tanesini fotoğraflayan Yavaş, bu esnada 24 tane de yeni çeşit tespit etti. Hedefi 5 yıl içinde ülkenin tüm florasını çekmek.

Elinde fotoğraf makinası ile yaz kış demeden, dağ taş gezen bir adamın öyküsünü anlatacağım bugün. Kaçkarların, Torosların doruklarında, yaylalarda, bir çiçeğin peşinde bir yılda yaklaşık 140 bin kilometre yol yaparak adeta tutkunun hikayesini yazan Ahmet Zeki Yavaş’ın öyküsü. Biz onu ünlü bir hattat ve İstanbul Klasik Sanatlar Merkezinin Yönetim Kurulu Başkanı ve Klasik Sanatlar Vakfının Başkanı olarak tanıyoruz. Aslında fotoğraf merakı, hat sanatına olan merakıyla hemen hemen aynı zamanda başlıyor. Küçük yaşlarda. Sonrasında her ikisini de birlikte ilerletiyor. Hat sanatında tanınan bilinen bir isim oluyor. Fotoğraf sanatında ise daha özel bir alana yöneliyor; Türkiye’nin çiçekleri. 14 yıldır Türkiye’yi adım adım gezerek Türkiye’nin çiçeklerini çekiyor Ahmet Zeki Yavaş.

 

KÜÇÜK YAŞTA FOTOĞRAFLA TANIŞTI

Hikayeye en baştan başlayalım. Ahmet Zeki Yavaş’ın abisi Hat sanatına ilgi duyuyor, Suudi Arabistan’da, Medine-i Münevvere’de üniversitede ve Mustafa Necati Hoca’dan ders alıyor. Abisinin bu ilgisi Ahmet Zeki Yavaş’ı da hat sanatına yönlendiriyor. Öyle ki 11 yaşında ders almak için Rize’den İstanbul’a doğru yola düşüyor. Rize’den başladığı otobüs yolculuğunda kucağında bir de kutu var. Babasının hediyesi. Ama tembihli. İstanbul’a gidince açacak. Çünkü babası meraklı yapısını biliyor. İstanbul’a vardığında açtığı kutunun içinden üstten bakmalı bir fotoğraf makinası ve 4- 5 tane 36’lık poz çıkıyor, bir de not: "Oğlum bir fotoğrafçıya git. Nasıl kullanıldığını öğren. Sonra çek." Yavaş’ın 1977’de başlayan İstanbul serüveni Hamit Aytaç’tan, Osman Özçay’dan aldığı Hüsn-i hat dersleriyle sürüyor. 1997’de ilk sergisini açan Yavaş bugün hat sanatı alanında bilinen bir isim. Klasik sanatlarla ilgili de başta eğitim olmak üzere sergi, seminer, yayın ve konferans faaliyetleri yapıyor.

ALLAH EN GÜZELİNİ YARATIR
Yavaş’ın çiçeklerin peşine düşmesi ise tezhip sanatında kullanılan çiçeklerin asıllarına duyduğu merak ile başlıyor. Topkapı Sarayı, Türk İslam Müzesi, Süleymaniye Kütüphanesi’nde klasik sanatlara dair incelemeler yaparken bir yandan da fotoğraflarını çekiyor. Burada klasik sanatlarda özellikle tezhipte kullanılan çiçekler ilgisini çekiyor. Bu çiçeklerin asıllarını bulmak gibi bir merak doğuyor içinde. Ahmet Zeki Yavaş bu tutkusunun doğuşunu şöyle anlatıyor: “Klasik sanatlarda, özellikle tezhipte uyguladığınız bir motif, deseni aslında tabiattan alınan bir çiçek veya bir hayvanın sitilize edilmiş fotoğrafıdır. Cenab-ı Hak Kur’an’da ‘Yarattığı her şeyi en güzel şekilde yarattı’ buyuruyor. Dolayısıyla bu en güzel yaratılan varlıklar, İslam sanatlarında birebir uygulanmaz. Tezhip sanatında kullanılan bu çiçekler, stilize edilerek kullanılır, yani Allah’ın yarattığı şekilde değil, sitlize edilerek, bozarak kullanılır. Bu stilize edilmiş çiçeklerin asıllarına dair bir merak sardı içimi. Makinamı alıp çekmeye başladım.”

 TEZHİP ÇİÇEKLERİ YOLA DÜŞÜRDÜ

Yavaş, nilüfer, mine, lale, karanfil, sümbül, papatya başta olmak üzere tezhip desenlerinde kullanılan pek çok çiçek olduğunu ifade ediyor. Klasik sanatlarda kullanılan çiçekler olarak Bugüne kadar 120 kadar çiçek tespit etmiş. Yavaş tezhip sanatının Orta Asya’dan bugüne geldiğini dolayısıyla o coğrafyadan buraya gelinceye kadar bu sanatlarda, binlerce çiçeğin çizildiğini ifade ediyor. Ancak Ahmet Zeki Yavaş’ın bu merağı, sadece tezhipte kullanılan çiçekler değil, tüm Türkiye’deki çiçeklere doğru ilerliyor. Amatör olarak başlayan çalışma, Yavaş’ın aldığı fotoğrafçılık eğitimleri ve çok sayıda fotoğraf inceleyerek kendini eğitmesiyle profesyonelliğe doğru gidiyor. 1996 yılında DSLR denilen makineler çıkınca Yavaş makinayı eline alıp yola çıkıyor. Deneme yanılma yoluyla bir teknik geliştiriyor. Çiçeğin arka planını flulaştırarak çekmeye başlıyor. Çekimleri çok beğenilince Türkiye’nin 12 bin çeşit çiçeğini çekmek için çıkıyor yola.

 Günde 10 saat yürüyor

Yavaş, önce İstanbul’da çekimler yapıyor. İstanbul’da 7-8 tane endemik (sadece o bölgede yetişen) çiçek olduğunu söylüyor. Türkiye’nin her yerini deyim yerindeyse karış karış geziyor. Toroslar, Aladağlar, Kaçkarlar, Erciyes dağları… Önce gideceği yeri haritadan araştırıyor. Sonra bölgedeki üniversitelerin konuyla ilgili hocalarına ulaşıyor. Gittiğinde bu hocalarla toplantılar yapıyor. Gittiği yerde de yöre insanına da danışıyor. Yavaş “Antalya’da bir şakayık vardır. Hakkari’de ters lale vardır... vesair vesair.... Bunların dışında tamamen hocaların akademik bilgileri doğrultusunda çalışıyorum. Asıl iş arazi taraması” diyor. “Sabah 6’da çıkıyorsunuz. Arabanın gittiği yere kadar gidiyorsunuz. Oradan itibaren ekipmanla yürüyerek, 3 saat, 5 saat, hatta 10 saate varan taramalarla bu çiçekleri çekiyorsunuz. Bunu da sadece eşimle beraber yapabiliyorum. Diğer insanlar dayanamıyor, katlanamıyor. Bir zevk, merak olmadığından dolayı zor geliyor” diyen Yavaş yılda 140 bin kilometre yol yapıyor. Yazları haftanın 3 günü kesin çekimde. Bu bazen 1 haftaya bazen de 20 güne kadar uzayabiliyor. Kalan zamanlarında hat çalışıyor. Kış aylarında yetişen çiçekler için kışları da çekime çıkıyor. Zaman zaman gece ormanda yatıyor. Ağacın üzerine yırtıcı hayvanların ulaşamayacağı yüksekliğe hamağını bağlıyor. Uyku tulumuna girip uyuyor.

 Beyaz Zambak 3 yıl uğraştırdı

Ahmet Zeki Yavaş’ı en zorlayan çiçek Beyaz Zambak olmuş. Tam üç yıl aradığını söylüyor yavaş. Bulma hikayesi ise gülümsetiyor. Yavaş’tan dinleyelim: “Kaçkarlarda beyaz zambağı 3 yıl aradım. Bir gün bir yayla evinin hemen kapısındaki çeşmede abdest alıyordum. Başımı mest ettiğim esnada hemen yanımda bir bitki olduğunu fark ettim. Bir baktım beyaz zambak... Onu görünce abdest falan kaldı zaten. Arşimet suyun kaldırma kuvvetini bulunca nasıl 'buldum, buldum' diye fırladıysa ben de o şekilde abdesti yarım bırakıp aşağı doğru fırlayıp bir kaç tur atıp geldim. Yayla evindeki yaşlı teyze benim hoplayıp zıpladığımı görünce eşime ‘Ya bu niye atlattı’ diye sormuş. Eşim de o heyecanımı hep örnek verir. Benim tutkumu görünce destek veriyor o da bana.” Başka zor bir çiçek de Hakkari lalesi. Yavaş onu da şöyle anlatıyor: “2004 - 2005 yıllarında Hakkari’ye gittim. Benim Hakkari lalesini çekmem lazım. Fakat askerler bırakmıyor. dağlar güvenli değil. Komutana gittim. ‘Komutanım ben çiçek çekeceğim. Bu işi yapıyorum’ dedim. Bir askeri çağırdı. ‘Alın bunu, bir yemek yedirin. Şehrin 40 km dışına kadar da eşlik edin. Oradan dönsün gitsin’ dedi. Bana da ‘Böyle bir şey olmaz. Ben senin güvenliğini nasıl sağlayacağım. Başımıza iş açma’ diye kızdı haklı olarak. ‘Komutanım çekmem lazım’ dediysem de kar etmedi. Beni şehrin 40 km. ötesine götürüp bıraktılar. Biraz daha gittim ama nasıl gittiğimi bilmiyorum. Oradan geri döndüm tekrar Hakkari’ye. Tabi geri dönerken askeri aracın da gidip gitmediğini kolluyorum. Bir benzinciye ‘Hakkari’de kimin sözü geçer’ diye sordum. Falanca deyip adresini verdiler. Gittim ‘Selamün Aleyküm. Ben askeriyeye gittim bana böyle söylediler. Bu çiçeği benim çekmem lazım. Bana yardımcı olun’ dedim. Adam 2 dakika boyunca hiç konuşmadan bana baktı, baktı. Dedi ki ‘Sen delisin?’ ‘Evet deliyim’ dedim. ‘Tamam şimdi oldu’ dedi. Boş bir evi varmış. Onu bana verdi. Gece kaldım. Sabah namazında geldi. Cemaatle namaz kıldık. Aldı beni 4 saat yol gittik. Bir köyde laleyi çektik geri geldik. Bu sevgi bu aşk muhabbet olmasa zaten bu işi yapamazsınız.”

 Ülkemizin çiçeklerini çalıyorlar

Ahmet Zeki Yavaş’ın maceraları bu kadarla da sınırlı değil. Ülkemizin çiçeklerini korumaya çalışırken birçok defa karakola düşmüş. Ahmet Zeki Yavaş, yabancı ülkelerden insanların gelip çiçeklerin asıllarını alıp kendi ülkelerinde yetiştirdiklerini, ülkemizde olan asıllarını ise yok ettiklerini ifade ediyor. Her yıl çok sayıda konunun uzmanı biyoloğun turistik amaçla geldim deyip dağlarda araştırmalar yaptıklarını, soğanlı bitkiler başta olmak üzere bitkileri alıp ülkelerine götürdüklerini anlatıyor. Yavaş’ın başından geçen bir olay şöyle cereyan etmiş: “Kaçkarlarda dolaşırken önce bazı kişilerin izlerini gördüm. Ezilerek naylon torbaya konmuş ve taşların altına saklanmış çiçeklere rastladım. Bir bitkiyi tamamen yok etmek için onu çürütmeniz lazım. Hatta çürümüş çiçeklerden veya tohumlardan yeni bitki çıkabiliyor. Siz onu belirli bir süre havasız yerde hapsedeceksiniz ki yok olsun. Bunun yöntemi kalın bir naylona hapsederek taşın altına saklamak. 3 yıl kalırsa tamamen ölür. Bitkiyi ve tohumunu yok etmiş olursunuz. Dolaşırken 7-8 kişilik bir gruba rastladım. Yanlarında birkaç Türk de var. Çevre köylerden yanlarına kılavuz alıyorlar. Onlara ‘Bakın böyle şeylere rastladım. Fotoğraflarını da çektim. Yanlış yapıyorsunuz. Ülkenizi satıyorsunuz dedim. Hadi şimdi kalkıp gidelim. Siz köyünüze dönün. Bunlar da kaybolup gitsin’ dedim. Orada kavga etmeye başladık. Yaralanma falan da söz konusu oldu. Karakola gittik. Bana ‘Turistlere zarar veriyorsun. Turistlere böyle mi davranılır’ dediler. Yaptıklarını anlattım. Turistlerin dağa çıkmasını engelleyemeyiz dediler. O zaman üstlerindeki bilgileri alın dedim ama zaten hemen bilgileri e-maille yolluyorlar. Soğanları, çiçekleri de yöre insanından rehberler vasıtasıyla önce Avrupa’ya yolluyor, oradan kendi ülkelerine alıyorlar.

 

24 Yeni Endemik Tür Buldu

14 yılda Türkiye’deki 12 bin çeşit çiçeğin 8 bin 800 tanesini çekmiş Ahmet Zeki Yavaş. Bu esnada 24 tane yeni çeşit endemik çiçek tespit etmiş. 7 tanesi bilimsel olarak tescil edilmiş. Diğerleri de yakında tescil ettirilecek. Bu oldukça ciddi bir rakam. Ahmet Zeki Yavaş Türkiye florasının kalan kısmını çekmek için kendisine 5 yıl süre vermiş. Çalışmalar bittiğinde, resmi bir kurum vasıtasıyla, her biri 550 sayfa olacak 41 cilt bir ansiklopedi halinde basılacak. Üniversitelerden hocalar kitabın akademik yönünü yazacak. Kapsamlı bir web sayfası hazırlanacak, prestij kitaplar yapılacak, Fotoğraflar Ahmet Zeki Yavaş’tan.