Gökkubbe Yansımaları

Günümüzde yarı geçirgenkağıtlara(eskiz kağıdı)kurşun kalem yardımı ile çizilen kurallı ve gelenekli desenlerin,aynı yarı geçirgen kağıt üzerinde iğnelenerek delinmesi ve uygulanacağı yüzeye, tercihen söğüt ağaçlarınadan elde edilen kömür tozundan yapılan tamponla silkelenip yüzeye aktarılmasından sonar çeşitli renkler muhtelif  fırçalar yardımıyla boyanıp, yine ince  fırçalar ile kontürlenmesiyle (tahrirlenmesi) elde edilen süsleme tarzıdır.Yüzyıllar boyunca Türk Klasik Sanatlarının bir kolu olmuş, sivil, dini, askeri, mimari yapıların iç ve dış mekan süsleme unsuru olarak kullanılmıştır.

Türk Kalemişi Sanatı, kökeni Orta Asya’ya dayanan 8-9. yüzyıl Türk Uygur  sanatına sanatına kadar dayanan bir geçmişe sahiptir.Türklerin Orta Asya steplerinden göçleri ile Anadolu topraklarına taşınan bir sanat kolumuzdur.Kara Hoça ve Bezeklik duvar fresklerindeki süslemeler, Türk sanatının motif dağarcığının merkezi olmuş, Türklerin islam dinini kabulü ile stylize motif ve kompozisyonların İslam santı ile olan birebir örtüşmesi bu tarz desen ve uygulamaların gelişmesini sağlamıştır.

Orta Asya’dn Anadolu topraklarına uzanan yaşanmışlıklar ve tarihsel süreç, İslamın kabulü ile gelişen klasik sanatlar  ve bu sanatların merkez kollarından kalemişi sanatı, Büyük Selçuklu, Selçuklu, Beylikler Dönemi, Erken Osmanlı, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Dönem, Eklektik (Barok,Rokoko,Ampir sentezi) Dönem, Cumhuriyet sonrası ve de günümüze kadar gelen tarihsel bir tarz süreci yaşamıştır.

Mekanların tavan, duvar, kubbe gibi yüzeylerinde çalışılan kalemişi süslemeleri sıva , ahşap, taş, bez, deri, metal gibi pek çok değişik yüzeyde uygulanmıştır.Hatta ahşap üstüne kabartma olarak uygulanıp “Edirnekari” , sıva üstüne kabartma olarak uygulanıp “Malakari” adını almıştır.

 

Selçuki, klasik, rokoko, ampir gibi tarzlarda uygulama tarz ve dönemleri olan bu sanatta 16. Yüzyıl, klasik tarzda zirveye çıkılan dönem olmuştur.Saray Nakkaşhanesi geleneği ile dönem bütünlüğü ve tarsi gösteren bu yüzyılda klasik sanatlarının her alanında bir Rönesans yaşanmış, kalemişi sanatı da verdiği muhteşem eserlerle, bu devrin nadide bir parçası olmuştur.  Desenlerde renklerde işçilikte sağlanan merkeziyetçi sistem kalemişi sanatında en üst düzeyde eserler vermesini sağlamıştır. “nakkaşhane” geleneği klasik dönem sanatının tüm hücrelerine  sirayet etmiş ve ortaya nadide sanat eserleri çıkmıştır.Süleymaniye, Kadırga Sokululu, Kara Ahmet Paşa, Rüstem Paşa, Takkeci İbrahim Ağa Camileri,Topkapı Sarayı yapıları 16. Yüzyıl şaheserleri olarak sanatımızda müstesna yerlerini almıştır.

 

 

Osmanlı İmparatorluğunun batıya açılması ile sanatımıza her alanda hakim olan eklektik tarz barok, rokoko, ampir karışımı, en saraına kadar her mekan   ve ortamda uygulanmıştır.Kalemişi sanatı Osmanlı’nın başkentinde yurtdışından gelen ustalar marifeti ile uygulanırken, oluşan büyük talep üzerine bu ustaların yanında eğitim alan yada çalışan ustalar mağrifetiyle de Anadolu coğrafyasından Osmanlının tüm coğrafyasına yayılmıştır.Osmanlı coğrafyasının her tür mimari yapısında bu yüzyılda İstanbul temalı bir tasvir görmek mümkündür.Datça’daki “Koca  Konak”tan Suriye Şam’daki “Kuvvet evi”ne , Emevi Camii Külliyesine yada Cezayir’de “Dayı Evi” de denilen sarayına kadar İstanbul temalı minyatür tekniği ile yapılmış kalemişi çalışmalarına rastlanır.

Batılılaşma döneminin süsleme anlayışı barok-rokoko-ampir sentezinden ortaya çıkan ve Osmanlı coğrafyasında yaşayan sanatçılar tarafından yorumlanarak işlenen desenler  “Türk Rokokosu” adı ile anılır olmuştur.

 

Günümüz halk deyişiyle “barok”, sanat tarihçilerinin verdiği isimle  “eklektik” olarak adlandırılmaktadır.Birbirlerinden küçük farklarla ayırt edilebilen bu süsleme tarzları, saraylardan, camilerimize türbelerimizden yalı ve köşklerimize kadar pek çok mimari yapıda süsleme elemanı olarak kullanılmıştır.

Osmanlı sanatının batılılaşma süreci, son dönemlerde sekteye uğramış olsa da Avrupa’da ortaya çıkan akımlar hemen etkisini gösterip Osmanlı sanat eserlerinde ya da mimari yapılarında bir moda gibi kullanılmıştır.19. yüzyıl sonunda tüm Avrupa’yıhızlı bir rüzgar gibi saran “Art Nouva” akımı da sanatımızın uygulamaları içinde yer bulmuş, son dönem Batı tandaslı yapılarımızda “Art Nouva” ve  “Art Deco” süsleme unsurları kullanılmıştır.

Klasik dönem motif ve desen kompozisyon yapısı Batılı etki altında renklendirilmiş ve işlemeye işlenmeye başlandığı son yıllar ise Batılılaşma döneminin sona erdiği ya da başka bir deyişle “Neo Klasik”  kalemişi sanatının uygulandığı örnekler yapılır olmuştur.Aksaray Pertevniyal Valide Camii, neo klasik kalem işi tekniğinin güzel örneklerindendir.

Cumhuriyet sonrası Türk sanatında,güzel sanatların Batılılaşma hevesinin devam ettiği görülür.Devlet eli ile sanatın hemen hemen her alanında batı kaynaklı eğtim ilgi ve alaka göze çarpar.Yurt dışına devlet kaynakları ile giden ve eğtim alan genç nesil, ülkeye döndüğünde Batı kaynaklı sanatların neferleri olarak çalışmalarına devam ederek bu sanatlara ivme kazandırmışlardır.Geleneksel sanat ise geleneğine dayanan gücü ile ayakta kalmayı başarmışsa da münferit sanatların gönüllü neferleri, hat, tezhip, ebru, cild gibi sanat dallarını kişisel bilgi ve becerilerive usta çırak ilişkisi ile bu günlere taşımayı başarmışlardır.

1982 yılında o zamanki adıyla Mimar Sinan Üniverstesi Güzel Sanatlar Fakülyesi , Geleneksel Türk El SanatlarıBölümü, Tezhip Hat branşını kazanıp üniversiteye  ayak bastığımda herkesin klasik sorularına ben de muhatap kalmıştım, üniversiteyi kazandığınızı aileniz konu komşu ve tanıdıklara söylediğinde hani veliler anne babalar sorar ya; “Ee oğlum üniversite hangi bölümü kazandın?”

Ben de doğal olarak “tezhip” bölümü dediğimde aldığım ilk tepkiler hala belleğimdedir.

“Aaa tesbih yapmanın da bölümü mü olurmuş, kaç taşlı tesbih yapıyorsunuz?” gibi insanların tepkilerine ve bir o kadar da bihaber oldukları bir bölüme girdiğimi anlamıştım.

Hatta üniversiteye giriş sınavında yanımda sınava giren arkadaşımın “çini nedir?3önemli örnek veriniz,” sorusuna; “Çini; çini mürekkebi ile yapılan çalışmalara verilen isimdir;”yazdığına şahit olmuştum.

İşte sanatımız son 30 yılda gelişme gösterip ilgi ve alaka görmeye başlayınca tanınırlığı da arttı.Kalemişi sanatı ise geleneksel sanatlarımız içinde gelişim ve var olma savaşını son derece zor şartlar altında verir olmuştur.Restorasyon işlerinde bir iki iyi niyetli işe gönül vermiş usta, güncel yeni uygulamalarda ise hızla gelişen gecekondu yapımı ve kültürü bu sanatı ayakta tutan sebepler olmuştur.

Sanayi-i Nefise  Mektebi sonrasında Güzel Sanatlar Akademisi ve Mimar Sinan Güzel Snatlar Üniversitesi süreçlerinde var olan Geleneksel Türk  Sanatları Bölümünde  sanat kollarımız yaşatılırken hala geniş bir uygulama alanı olan kalemişi sanatında bir bölüm yada anasanat dalı  olmadığı aşikardır.Yine bir çok üniversitenin Meslek Yüksek Okulu Mimari  Restorasyon programlarında ders bazında verilen eğtimde piyasa şartlarında iş yapacak olan öğrencilere sadece bir bilgi altlığı teşkil edebilmektedir.

Günümüzde kalemişi sanatı ile uğraşan sanatkarlar, klasik ismi ile “nakkaşlar” geleneksel sanatların hemen hemen her alanında bir şeyler bilmek ve anlamak zorundadır.Klasik dönem olarak adlandırdığımız ve daha ziyade üniversite bazında eğitimi verilen 15. Ve 16. Yüzyıl desen, uygulama teknikleri yanı sıra “eklekti” olarak adlandırdığımız, barok, rokoko , ampir, art nouva, art deco gibi tarz ve uslupların da uygulama ve yapımtekniklerini bilmeli, desen tarzlarına vakıf olmalıdırlar.Üniversitelerimizde  “Geleneksel Türk Sanatları “ eğitimi verilen bölümlerde eklktik tarz pek öğretilmese de bu okullardan mezun olan öğrencilerin bilhassa restorasyonla uğraşan ve bu alanda iş bulan öğrencilerinin karşısına sıkça eklektik tarzda süsleme ve bezemeler çıkmaktadır.Kalemişi sanatı ile uğraşan usta; kalıp alma, kalıba döküm yapma, dökümü yapılan parçanın montajından….altın varak uygulamasına ….gomalak ciladan, boya ezme ve hazırlama şekline kadar pek çok ayrı disiplinden anlamak ve bu disiplinleri ortak bir potada eritmek zorundadır.Belki yüzyıllar içersinde kalemişi sanatının uslupları, yapım şekillerini tasnif edip sıralama ihtiyacı duyulmamış olsa da günmüzde bu şekilde akademij bir sınıflamaya ihtiyaç vardır.Yüzyıllar içinden gelen birikim, kalemişi sanatımızda sistem ve devamlılık oluşturula bilmesi adına discipline edilmeli,gelecek nesillere belirli bir sistematiğe oturmuş halde aktarılabilmelidir.

Türk Sanatı  Tarihi içinde kendimizi doğru ifade edebilmemizinbir önemli ihtiyacı da ortak dil ve terimler, tabirler bütünlüğünün sağlanmasıdır. “Usta Ağzı” olarak adlandırılan ve yapılan işi doğru bir şekilde ifade etmeyeyarayan terimler. “Mimarlık Sözlüğü” yada  “Tıp Sözlüğü” gibi çalışılarak toplanmalı ve bu sanatlarla uğraşanların hizmetine sunulmalıdır.Sanat tarihçileri, akademik sanatçılar ve alaylı ustalar ortak bir platformda buluşturulmalı gereken ortak dil bu sayede  malzeme formüllerinden yöresel tabirlerine kadar geniş bir yelpazede akademik ortama taşımalıdır.Kalıcılığın, devamlılığın  ve standard ulaşmanın temel yolları bunlardır.

Kalemişi sanatımızda kullandığımız uygulama yüzeylerimiz hakkında basitce bir sınıflama yapmaya çalışırsak ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.

 

KALEMİŞİ UYGULAM YÜZEYLERİ;

1)SIVA ÜZERİ UYGULAMALAR

a)DÜZ SIVA ÜZERİ UYGULAMALAR

a.1. Kontürlü(Tahrirli ) Uygulamalar

a.2.Kontürsüz(Negatif) Uygulamalar

a.3.Baskı Şablonlama (Stencıl) Uygulamaları;

   4.Duvar resmi;

a.4.a.Fresk Tekniği;

b)KABARTMA YÜZEYLİ SIVA ÜZERİ UYGULAMALARI;

b.1. Sıva üzeri kabartma;

b.2.Sıva üzeri mukavva kesme;

b.3. Malakari tarzında kalıp- döküm- kartonpiyer tekniği;

c)ÇÖKERTME ;(Alçı nevii)

d)TAKLİT KALEMİŞİ UYGULAMALARI;

d.1. Çini taklidi kalemişi uygulamalrı;

d.2. Mozaik taklidi kalemişi uygulamaları

d.3. Mermer-Somaki Kalemişi uygulamaları;

2)AHŞAP YÜZEY ÜZERİ UYGULAMALAR

a)AHŞAP YÜZEY ÜZERİ;

b)EDİRNEKARİ ;

c)AHŞAP OYMA  üzeri renklendirmeleri;

3)BEZ ÜZERİ (TUVAL) UYGULAMALAR

4)METAL YÜZEY ÜZERİ UYGULAMALAR

5)DERİ ÜZERİ UYGULAMALAR

6)TAŞ VE MERMER ÜZERİ UYGULAMALAR

 

Yukarıda belirtilen uygulama çeşitliliği içinde geleneksel terim ve tabirler, malzemelerde önemli ayrıntılardır.Altın varak uygulama terimleri ve adlandırılışındaki gibi tabirler kaybedilmemeli dilimizin hızla azalarak kullanılan kelime dağarcığında hak etti ği yeri almalı ve korunmalıdır.Mazgala yapmak, perdahlamak, mührelemek, kilermesi, bolonya alçısı, gomalak, lak, cila,günümüzde kullanılanlan süt miksyon, bal miksyon, sakal fırça, flato, flato fırçası hemen lk aklıma gelen tabirlerdendir.

İşte böyle zengin bir kültürün eseri olan sanatımız tüm benliği ile korunmalı, yaşatılmalı ve gelecek nesillere aktarılmalıdır.

 

                                           Yrd. Doç. Kaya Üçer

                                           Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi 

                                           MYO Mimari Restorasyon Prg.